Bakan Özer’in açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

Son yirmi yılda eğitim alanında gerçekleştirilen dönüşümleri hatırlatan Bakan Özer, okul öncesi eğitime devam eden öğrencilere 6 Şubat tarihi prestijiyle tüm Türkiye’de fiyatsız yemek vermeye başladıklarını tabir ederek şunları söyledi: “Okul öncesi eğitimi yaygınlaştırdık, kapasiteyi çok önemli artırdık. Ben vazifeye geldiğim vakit Türkiye’deki beş yaştaki okullaşma oranları yüzde 65’ti ve Türkiye’de 2 bin 782 tane anaokulu vardı. Biz 3 bin tane yeni anaokulu yapmak üzere yola çıktık ve yaklaşık bir buçuk yılın sonunda 6 bin 700 anaokulu yaptık. Yani mevcut anaokulunun neredeyse üç katı yeni anaokulu kapasitesi oluşturduk, beş yaşta yüzde 65 olan okullaşma oranını yüzde 99.86’ya yükselttik. Aslında okul öncesi eğitim zarurî olmamasına karşın mecburî olan ilkokul, ortaokul ve lisedeki okullaşma oranının bile üzerine çıktı. Bunu sürdürülebilir kılmak için 6 Şubat tarihi prestijiyle tüm Türkiye’de okul öncesi eğitimde fiyatsız yemek vermeye başladık. Dün Ordu’da kadınlarımızla bir ortaya geldik, okul öncesi eğitimi değerlendirmeyle ilgili bir toplantı oldu. Orada dedim ki bundan sonra Türkiye’deki okul öncesi eğitim fiyatlarıyla ilgili valilikler tarafından kurul marifetiyle belirlenen ölçülerde para alınıyordu, veliler de istekli olarak veriyordu. Bunu büsbütün kaldırıyoruz. Bununla ilgili tüm çalışmalarımızın nihayetlendirdik. Bu gece de Resmi Gazete’de yönetmelik de yayımlandı. Artık 2023-24 eğitim öğretim yılı prestijiyle ister tam gün eğitim yapsın ister yarım gün eğitim yapsın, hiçbir isim altında velilerden para alınmayacak. Böylelikle okul öncesi eğitimle ilgili bu ülkeye en büyük katkıyı sağlamış olacağız.”

Bakan Özer, NTV Canlı Yayınına Konuk Oldu

Geçmiş yıllarda Türkiye’de okul öncesi eğitimin ihmal edildiğine değenin Bakan Özer, okul öncesi eğitimin kıymetini vurgulayarak, “Aslında okul öncesi eğitim, eğitimde fırsat eşitliğinin eşitsizliğinin başladığı yer. Okul öncesi eğitim tıpkı vakitte eğitim literatüründeki yapılan çalışmalar şunu gösteriyor; okul öncesi eğitimine katılan bireyle katılmayan birey ortasında hayat uzunluğu müşahede yapıldığı vakit okul öncesi eğitime devam eden birey, eğitimde daha fazla kalıyor, istihdamda daha fazla kalıyor. Bu ne demek? Nitelikli bir biçimde insan kaynağımızı yetiştirebilme imkanı sağlıyor. Bir de en değerlisi bayanın istihdamı açısından çok büyük fırsat sağlıyor. Zira bayan istihdama katıldığı vakit bilhassa büyük kentlerde, alacağı fiyatla çocuğunu kreşe, okul öncesi eğitimine verdiği zamanki oraya ödeyeceği fiyat ortasındaki makas çok yakınsa istihdamdan geri çekiliyor. Artık büsbütün fiyatsız olunca geri çekilen bayanlarımız da iş gücü piyasasına katılacaklar.” sözlerini kullandı.

Bakan Özer, okul öncesi öğrencilerle birlikte taşımalı eğitim kapsamında yer alan öğrencilere, pansiyonlardan faydalanan yahut pansiyonda kalmayıp ancak tıpkı okulda okuyan öğrencilere, toplumsal yardımlaşma vakfından yardım alan velilerin çocuklarına da fiyatsız yemek imkânı sunduklarını kaydetti.

Özer, öğrencilerin sağlıklı beslenme bağlamında bir öğün sağlıklı beslenebilecekleri bir sistem inşa etmek istediklerini söyledi.

2022 yılından itibaren köy okullarını açmalarının nedenlerinden kelam eden Bakan Özer, “İki nedenden ötürü, birincisi; kovid salgınından sonra beşerler yavaş yavaş köylere göç etmeye başladılar. Yani harikulâde şartlarda daha dirençli kalabilecekleri yerlerde iskan etme trendi, bilakis göç başladı.” dedi.

İkinci nedenin tekrar kovid sürecinde besin tedarik zincirlerinde yaşanan sorunlardan kaynaklandığına işaret eden Özer, besin, tarım ve hayvancılığın güç kadar kritik bir alan oluşturmaya başladığını söyledi. Özer, “Biz dedik ki ‘bu ikisini birleştirelim.’ Okulları, köydeki okullarımızı süratli bir formda revize edelim. Onarımdan geçirelim ve yalnızca çocuklarımızın okul öncesi yahut ilkokul eğitimi aldıkları bir yer değil, birebir vakitte hepsine halk eğitim merkezi kuralım, kurduk. Yani köyde yaşayan vatandaşlarımızın besin, tarım, hayvancılıkla ilgili yahut öteki istedikleri her alanla ilgili halk eğitim kursları aldıkları, ömür marifetlerini arttırdıkları yere dönüştürelim. Köydeki yetişkin ile çocuğunu yahut torununu tıpkı eğitim çatısı altında buluşturan bir sistem oluşturduk. Bu sistemle köy okulu demedik artık, ‘Köy ömür merkezi’ dedi.” diye konuştu.

Özer şunları söyledi: “2022 yılındaki amacımız 2 bin tane köy okulunu açmaktı. 2 bin 200 köy ömür merkezini hizmete açtık. Şu an itibariyle de 3 bin 115 tane köy ömür merkezini açmış bulunuyoruz. 2023 yılının sonuna kadar da aslında Türkiye’deki tüm köy okullarını açacağız. Türkiye’de gelişmelere, vakte bir yatay bakmanız lazım; yani nereden nereye geliyor? Bir de dikey bakmanız lazım. Yatay baktığınız vakit bu vicdana tekabül ediyor, emeğe hürmete tekabül ediyor. ‘Buradaydı, buraya geldi.’ Dikey baktığınız vakit da tarihine bakmadan ‘Anlık sorun nedir? Sorun nedir? Bu da akıl. Vicdanlı akıllara muhtaçlığımız var. Ulusal Eğitim Bakanı olarak şunu diyorum; ilkokul, ortaokul ve lise kademesinde mecburî eğitim olmasına karşın, eğitimin dışında kalmış bir halde ulaşılamayan, kayıtla ilgili sorunu olup da kayıt yaptırmayan öğrenci sayısı, öğrenci olması gereken ancak kayıtlı olmayan toplam üç kademedeki çocuk-genç sayısı 94 bin 984.”

Açık ortaokullarda şu anda 142 bin 326 öğrencinin bulunduğunu kaydeden Özer, “On sekiz yaş altı 7 bin 774. On sekiz yaş üstü 134 bin 552. Açık lisede 1 milyon 112 bin 765 öğrenci var, on sekiz yaş altı 232 bin 152, on sekiz yaş üstü 880 bin 613.” bilgisini paylaştı.

Deprem bölgesinden öbür vilayetlere nakillerini aldıran öğrencilerin kendi memleketlerindeki okullara tekrar dönüşleri ile ilgili son bilgileri aktaran Bakan Özer, fevkalâde şartlarda eğitim sistemi normalleşmeden bölgenin normalleştirilemeyeceğini vurguladı. Özer, Ulusal Eğitim Bakanlığı olarak birinci günden itibaren bu anlayış içerisinde, sarsıntı bölgesindeki öğrencileri travmalı ortamdan kurtarıp süratli bir formda öğretmeniyle buluşturmak için yüksek gayret sarf ettiklerini söyledi.

Özer, “Psikolojik sağlamlıklarını güçlendirmek için çadırda, konteynerde, öğrenciyi o ortamdan uzaklaştırıp öğretmeniyle buluşturduk ve şöyle bir motto ortaya koyduk; ‘Her yerde ve her kuralda eğitime devam.’ Bunu sağladık ve ondan sonra da süratli bir biçimde normalleştirdik.” tabirini kullandı.

Özer şöyle devam etti: “Üç kategoriye ayırdık; Kilis, Şanlıurfa, Diyarbakır ve 1 Mart’ta. Osmaniye, Gaziantep’e, Adana’yı 13 Mart’ta ve öteki en fazla etkilenen vilayetleri 27 Mart’ta kademeli bir halde geçirdik. 24 Nisan tarihi itibariyle Hatay ve Adıyaman’da da hiçbir açık olmayan ilçemiz kalmadı. Bu, bilakis dönüşü hızlandırdı. Önemli olarak değişiyor. Bugün itibariyle, geriye dönen, yani kaydını başka vilayetlere aldırıp da geriye dönen öğrenci sayısı 76 bin 683’e ulaşmış. En fazla geri dönüş Kahramanmaraş’a, 24 bin 519 öğrenci. İkincisi Hatay, 14 bin 159. Üçüncüsü Malatya, 10 bin 913. Dördüncüsü 9 bin 803 ile Adıyaman. En fazla zelzeleden etkilenen dört vilayet vardı; Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya ve Hatay. En fazla geri dönüşün olduğu yer oralar. Demek ki bundan sonra da nasıl kovid salgınında da istikrarlı bir halde okulları açmak için direndiysek, açık tuttuysak, sarsıntı bölgesindeki tecrübemiz de bunun ne kadar yararlı olduğu gösterdi. Şu anda çadırlarda psikososyal takviyelere devam ediyoruz, bölgede Etraf, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından sağlam raporu verilmiş olan tüm okullarda da eğitim devam ediyor.”

Bu süreçte, zelzele bölgesindeki okulların sağlam ve inançlı olmalarının ortaya çıktığına işaret eden Bakan Özer, 20 bin 868 okuldan yalnızca 25 adedinin yıkıldığını lisana getirdi. Özer, şu anda da Hatay’da, Kahramanmaraş’ta, Adıyaman’da birçok kamu kurumunun Ulusal Eğitim Bakanlığı’na bağlı binaları kullandığını aktardı.

Okulların zelzeleye dayanıklılığı konusundaki çalışmalar konusunda yöneltilen soruya cevap veren Özer, kelamlarını şöyle sürdürdü: “Güçlendirme ve yıkım imal çalışmalarına Bakanlık olarak yük veriyoruz. Şu anda Türkiye’de yıkım kararı olup da eğitime devam eden tek bir okulumuz yok. Bunun altını çizmemiz lazım. Bu güçlendirme çalışmalarıyla ilgili vilayetlere para limiti koymadık. İstedikleri kadar süratli bir formda son hız her türlü kaynağı kullanarak onları karşılama garantisi vererek güçlendirme çalışmalarını çok hızlandırdık. İstanbul’da çok kıymetli aralıklar alındı. Olağan bu çalışmalar yeniden devam edecek. Daha evvelce raporu alınanlar tekrar güncelleniyor yeni duruma nazaran, zira dinamik bir süreç. Bakanlık buna hazırlıksız yakalanmadı. Esasen gündeminde olan, yıllardan beri çalıştığı bir mevzuydu. Sürat verildi.”

Öğretmen atamalarına ait soruya ise son bir ay içinde çok önemli bir öğretmen ataması yaptıklarını vurgulayan Özer, engelli öğretmen atamasına başvuran tüm adayların atamalarını gerçekleştirdiklerini, 234 engelli atamasının daha yapılacağını belirterek 45 bin öğretmen atamasıyla son yirmi yılın en büyük öğretmen atamasını gerçekleştirdiklerini söyledi. Özer, muhtaçlıklar doğrultusunda yeni öğretmen atamasının yapılabileceğini söz etti.

Eğitimin tüm kademelerindeki okullaşma oranlarına da değinen Özer, Cumhuriyet tarihinde tüm kademelerde okullaşma oranlarının yüzde 99’un üzerine çaktığını belirterek öğretmen başına düşen öğrenci sayısının da OECD ortalamasına getirildiğini söyledi.

Öğretmen atmalarında mülakatların kaldırıldığını tabir eden Özer, atamaların bundan sonra KPSS puan üstünlüğüne gere gerçekleştirileceğini kaydetti.

Bakan Özer, NTV Canlı Yayınına Konuk Oldu

Uzman ve Başöğretmenlik sistemine de değinen Özer,  “Yaklaşık 583 bin öğretmenimiz bu haktan yararlandı, öğretmenlerin yaklaşık yüzde 99’u imtihana girdi, yüzde 97’si başarılı oldu ve 583 bin öğretmenimiz uzman öğretmen yahut başöğretmen olarak özlük haklarında güzelleşme sağladılar. Eğitim süreçlerinden geçtiler. Daha evvelden de açıkladığınız üzere her yıl bu imtihanlar tekrarlanacak. Takvim aşikâr oldu; 18 Mayıs tarihi prestijiyle süreç başlıyor. 30 Mayıs-9 Haziran tarihleri ortasında müracaatları alacağız. 17 Temmuz – 8 Eylül tarihleri ortasında onların eğitimleri olacak. 19 Kasım tarihi prestijiyle da imtihanı yapacağız ve sonuçları da 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde açıklayacağız.” açıklamasında bulundu.

Şu anda uzman öğretmenliğe müracaat potansiyeli olan 91 bin 601 öğretmen bulunduğunu bildiren Özer, şunları söyledi: “Bu öğretmenlerimizin 10 bin 60’ı yüksek lisans yaptıkları için imtihandan muaf olacaklar. Başöğretmenliğe başvurma potansiyeli olan öğretmenimizin sayısı da 6 bin 986. Burada da 11 öğretmenimiz doktorasını yaptığı için imtihandan muaf olacak. Münasebetiyle yaklaşık 100 bin öğretmenimiz tekrar bu süreçlere tabi olacaklar. Tüm öğretmenlerimize muvaffakiyetler diliyorum.”

Uzman ve Başöğretmenlikle ilgili öğretmenlerin talepleri olduğunu belirten Özer, “İki tane çok önemli talep vardı. Birincisi, uzman öğretmen olmak için on yıllık kıdem aranıyor şu andaki yasal düzenlemede, bunun biraz daha düşürülmesi, beş yıla indirilmesiyle ilgili çalışmayı tamamladık. Yani uzman öğretmenler de artık on yıl beklemeden beş yıl içerisinde bu sürece tabi olacaklar. Bir de kıdem yılı 20 yıl ve üzerinde olan uzman öğretmen arkadaşlarımızın başöğretmen olmak için bekleme mühleti olan on yılı kaldıracağız. Münasebetiyle meslekte yirmi yıl ve üzerinde olan öğretmenlerimizi uzman öğretmen olmuşsa geçen sene on yıl beklemeyecek, çabucak başöğretmenliğe başvurabilecekler. Bununla ilgili yasal hazırlıklarımızı aslında tamamdı. Aslında yaşadığımız o acı sarsıntı sürecinden ötürü kesintiye uğradı. İnşallah yeni Meclis oluştuktan sonra çabucak Meclis’e gönderilecek.” açıklamasında bulundu.

Deprem bölgesinde LGS’ye girecek öğrencileri hiçbir vakit yalnız bırakmadıklarını belirten Özer, “Gerçekten onlara özel itina gösterdik ve 3 bin 540 destekleme ve yetiştirme merkezi oluşturduk. Soru hazırlama merkezimizde çalışan uzman öğretmenlerimizi bölgeye gönderdik. Şu anda yaklaşık 150 bin öğrencimiz bu bağlamda çalışıyor. Ulusal Savunma Bakanımız NATO çadırlarını açtı Hatay’da, Kırıkhan’da, İskenderun’da. Güç Bakanımız gemi getirdi. Gemilerden LGS, YKS kursları devam ediyor ve ikinci periyot hususlarını imtihan kapsamından çıkarttık. Rahat bir imtihan olacağına inanıyorum. Sonuçta LGS imtihanı yalnızca sekizinci sınıf öğrencilerinin yalnızca yüzde onunun yerleştiği bir düzenek. Yani yüzde doksanı esasen imtihansız yerleşiyor. Orada da çok önemli iyileştirmeleri var. Ben tüm öğrencilerimize muvaffakiyetler diliyorum. Rahat olsunlar. Yani hakikaten performanslarına korkudan ötürü etkileyecek bir duruma düşmesinler. İnşallah tüm öğrencilerimiz aslında yerleştireceğiz.” değerlendirmesine bulundu.

Geçici personellerle ilgili de bir muştuyu paylaşmak istediğini belirten Özer, “Bakanlığımızda yaklaşık 30 bin süreksiz çalışanımız var. Bu kardeşlerimiz daha evvelce on ay çalışıyorlardı, temmuz ve ağustos aylarında işten çıkartılıyor, tekrar eylül ayında başlıyorlardı. Bir düzenleme yapıldı; 11 ay 29 gün, yani büsbütün bir yıl çalışabilmeleriyle ilgili yetki bakanlıklara bırakıldı. Ben bugün prestijiyle o personellerimizin tamamını 11 ay 29 gün çalışabilecek formda onayı vereceğim. Yükseköğretim kurumlarında da bu kapsamda olan süreksiz çalışanlarımız var. Onların da 11 ay 29 gün çalışabilmeleri için Ulusal Eğitim Bakanlığı onayına gereksinimleri var. Münasebetiyle süratli bir formda onları da gönderdiği vakit o onayları da vereceğiz.” sözlerini kullandı. (Kaynak: Meb) (BSHA-Bilim Ve Sıhhat Haber Ajansı)